~ Le Feu ~

Kıvılcımların olgunlaşarak ateşe dönüştüğü yer. Sıcaklığıyla boğan kötülüğün merkezi. Bedeninize dokunmaz ama ruhunuz yanar...

Boş ve sıkıcı günlerin ardından biraz kafa dağıtmanın zamanı gelmişti.Diana bu sıcak ve güzel havaların bu kadar boş geçmesinden çok sıkılmıştı. Akşamın geç saatleri yaklaşınca hazırlanmaya başladı.Bu akşam biraz kendinden geçicekti eğer bir şey olursa abisi zaten bir şekilde öğrenir ve onu almaya gelirdi.Diana gözlerinin rengini daha da derinleştiren buz mavisi göz kalemini çekip dudaklarına sadece nemlendirici sürdükten sonra beyaz elbisesini giyindi.Aynadaki yansımasına bir baktıktan sonra saçlarını olduğu gibi dağınık bırakıp evini terketti.

En sevdiği barlardan biri olan müthiş fransız barı Á Peu Prés bara geldiğinde içeriden bangır bangır müzik sesi geliyordu.Memnun bir şekilde gülümseyip kapıdaki korumanın yardımıyla kapıyı itti ve içeri girdi.İçerisi sıcak ve aynı zamanda serindi.Bu iki değer aynı anda nasıl olabiliyor bilmiyordu Diana ama bunu sevmişti. Dans eden insanların arasından geçmeye çalışırken birisi onu elinden tutup kendi etrafında döndürdü ve dansa devam etti.Diana onların eğlencesine gülümseyip bara yöneldi.Barmen diğer müşterilerle ilgileniyordu. Onun işi bitene kadar dans edenleri izlemeye koyuldu.

İnsana yorgunluk veren bir gün geçirmişti Nines ve bu günün ardından biraz kafayı dağıtmak en iyi şey olacaktı. Hızla yaklaşan yeni okul dönemi nedeniyle de artık kendini iyice gezmeye vermek istiyordu sanki. Armenelos Fire' a cisimlenip yavaş adımlarla ilerledi. Nazik rüzgar günün sıcaklığını silip götürürcesine yüzüne vuruyordu. Ve Nines bundan kesinlikle memnun olmuştu. Belki de bu yüzden quidditch O' nun tutukusuydu. Şuan yaşadığı his aynı süpürgesiyle gökyüzünde süzülürken de oluşuyordu. Bu tadı herşeyden ayrı görüyordu. Ve saçma bir şekilde bu durumu kendisinden başka yaşayan biri olduğunu kabul etmiyordu. Hayatını seviyordu ama gerçek hayatını da özlüyordu. Chudley Cannons' ı, maçları, stadyumu, taraftarları... Hogwarts bunun yerini dolduramamıştı. Hala bu durumun eksikliğini ve özlemini yaşıyordu. Belki de ilk dönem içindi bu geçerliydi. Zamanla buraya da alışacağına az çok emindi.

Á Peu Prés Bar' a girip içeriye göz gezdirdi. İçerisi oldukça doluydu eh bu da oldukça normaldi aslında. Yeni açılmıştı ve herkes görmeye incelemeye geliyordu. Ama Nines' ın fikriyse buranın cidden iyi olduğuydu. Bu dönem bu barlar sokağı baştan yapılanmıştı ve her yerini gezemese de rayodan, gazeteden olumlu tepkilerini duymuştu. Müziğin sesi her saniye biraz daha artıyormuş gibi geliyordu kulaklarına ama Nines bu duruma elbette çok kısa sürede alıştı. Her girdiği ortamda olduğu gibi tanıdık bir kaç yüz kendisini süzüyordu. Ama aldırmadı. Bu günlerde hakkında kontrol edemeyeceği kadar çok dedikodu, laf, rivayet mevcuttu. Hepsini düşünmeye kalkarsa ömrü billah bir daha mutlu olamazdı herhalde. O yüzde oluruna bıraktı zihninin dizginlerini. Bu akşam eğlenecekti ama bu tek olamazdı. Gözlerini kısıp içeriye göz gezdirdi. Bu denli kalabalık içinde kendine bu gece eşlik edecek birini bulurdu herhalde ?

Ve kısa bir süre sonra da burda. Okuldan meslektaşı Diana buradaydı. Genç Sihir Tarihi profesörünü burada tek başına gördüğüne de şaşırmıştı aslında. Hızla düşünmeden yanına gitti ve söze başladı;

" Hmm iyi akşamlar Diana, birini beklemiyorsundur umarım? " dedi tereddütle. Eğere doluysa az hali hatrını sorar ve bakınmaya devam ederdi. Hem bunun yanında da bir içki alsa hiçte fena olmayacaktı. Aklında milyon tane fikir ve planla beraber Diana' nın yanıtını beklemeye koyuldu. Bu gece her koşulda mutluydu.

Ayağıyla tempo tutarken garson yanına gelmişti.Uzun boylu, kirli sakallı, genç biriydi.Biraz yorgun görünsede müşteriyi memnun etmek için olsa gerek gülümsemeye çalışıyordu.

"Ne içersiniz bayan"

Dediğinde Diana gülümseyip kaymak birası istedi bu onun en sevdiği içkiydi, uzun zamandır ondan başka bir şey içmemişti. Garson bir süre sonra büyük bira bardağını ona uzatıp arkadaşının kulağına birşeyler fısıldadıktan sonra ortadan kayboldu.Diana yorgun olduğu için arkadaşına görevi devrettiğini düşünmüştü.Birasının kulubuna elini yerleştirip serinliği hissetti.Köpüğünden içmeye başladı hala biraya ulaşamamıştı. Ve birden boğazından aşağıya bir serinlik indi, evet bu bira olmalıydı. Ve bir yudum daha aldı gerçekten çok güzel bir tadı vardı. Diana içkilerden çok çabuk çarpılırdı bu yüzden yalnız başına içmeye fazla gitmezdi genelde abisi ile eğlenirdi.Ama bu aralar abisi çok meşgul ve artık evli biri olmuştu.Walter ailesinin yeni gelini çok sevimli biriydi, ama onlar yeni evli oldukları için genelde romantik yerleri tercih ediyorlardı. Biradan fazla çarpılmamak için içmeye ara verip etrafı seyretmeye devam etti. Kalabalığın arasından ona doğru birisinin yaklaştığını farkettiğinde gülümsedi.Bu Hogwarts'ın uçuş profesörü Nines idi.Ona gülümsediğinde yanına ulaşmıştı Nines.

"Hmm iyi akşamlar Diana, biri beklemiyorsundur umarım? "

Diana yanındaki bar sandalyesini gösterirken

"İyi akşamlar. Kimseyi beklemiyorum otursana"

Dedi.Bu akşam en azından yalnız olmadığına sevinmişti. Birasından cesurca büyük bir yudum daha aldı.Müzik hala kendinden geçirirmişcesine coşkuyla çalıyordu.

Cevabı beklerken de kendini müziğe bıraktı. Bu nede olsa kendisinin ikinci tutkusuydu. Okul zamanlarında kendi aralarında amatörce bir müzik grubu kurmaya kalksalarda bu iş sadece okulda kalmıştı. Nines için Quidditch her zaman öncelikliydi.
Aslında açıkçadı Diana' yı burada gördüğüne şaşırdı. Hogwarts' ta profesörlük yaptığı derstendir belki de O' nu hep resmi ve soğuk olarak nitelendirirdi. Yani öyle biri olmadığını bilse de Sihir Tarihi dersinin sıkıcılığı profesöründe de böyle bir izlenim yarattırmıştı sanki. Nines kendi adına o işi asla yapamayacağını biliyordu. Okulda bile seçmeli derslerine almamıştı Sihir Tarihi' ni. Çünkü kendisine biraz saçma geliyordu. Helga Hufflepuff' ın hayatını öğrense nolacaktı ki? Bundan sonra ki hayatında daha mutlu, başarılı ve zengin olmasını sağlar mıydı bu durum? Kesinlikle hayır. Ya da asla tarihsel bir kişikiği kendine örnek almazdı. O zamanın koşullarında yapılan şeylerle şimdisi bir olamazdı ki. Tarih tekerrürden ibaret diyenlere işte bu noktada gülerdi. Çünkü bu koca bir saçmalık. Devasa bir de yalandı...
Tabiki de dersi hakkında ki acımasız düşüncelerini Diana' ya söyleyecek değildi. Ama özünde fikri de buydu. Acaba Diana, quidditch hakkında ne düşünüyordu?

"İyi akşamlar. Kimseyi beklemiyorum otursana"
Kadının tiz ve nazik sesini yüksek müzik arasında zar zor seçebilmişti. Eşlik etmek için bir adım daha yaklaşırken yanlarından geçen çalışan gence takıldı gözü. Adamı basit bir el hareketiyle çağırıp ateş viskisi siparişi verdi. Diana' ya ne içersin diye sormasına gerek yoktu ki o zaten içkisini söylemişti. Kendi içkisini beklerken normal bir ortama göre bağırarak ama burada kısık sesli bile denilebilcek şekilde konuşmaya başladı;

"Eee Diana, seni buraya tek başına getiren nedir? " dedi muhabbet açmaya çalışarak. Dışarda sorunun cevabını takmıyormuş gibi gözükse de. Buna tamamen takmıyor denilemezdi. Bir an gözü piste takıldı. Ve o an başında dikkatini çekmeyen birşey gözüne battı. Burada okuldan öğrencileri de vardı. Eğlenerek gülümsedi. Herhalde onlarda aynı kendisi gibi okuldan önce tatilin son günlerinin zevkini çıkarıyorlardı.
O esnada gelen içkisinden koca bir yudum alıp kibarca Diana' ya gülümsedi. Eğlendiği bir şarkı çıkarsa belki dans ederlerdi?
Bayan Walter bu akşam kendisini şaşırtmaya devam edebilirdi belkide.

Diana onu yeni garson çocuktan içeceğini isterken seyretti.Profesör Reuter ile çok sık görüşmezlerdi.Yemekler ve okul koridorları dışında onunla hiç karşılaşmamıştı. Garson onun sesini duyamadığı için onlara eğilip dikkatle dinledikten sonra bir ateş viskisi hazırlamaya gitti. Viskiyi beklerken Nines ona dönüp bağırarak ve rahat anlaşılır bir şekilde konuşmaya başladı.İçerisi çok sesli olduğu için bağırıyordu.

"Ee Diana, seni buraya tek başına getiren nedir? "

Dedi.Diana nazikce gülerken dudağının kenarında sadece bir kıvrım oluşmuştu. Birasından büyük bir yudum daha aldı, bu son yudumu olmuştu. Bira bardağını garson gelene kadar bar masasına koyup ona geri döndü.Sesli söylemeye çalışıyordu ama kendi sesini kendi bile duyamıyordu.

"Ben aslında biraz kafamı dağıtmak istedim. Arkadaşlarım bu akşam meşgul olduğu için tek başıma çıktım"

Diye yalan söyledi.Oysaki hiç bir arkadaşına sormamıştı dışarı çıkalım mı diye, çünkü buna erinmişti. Uzun uzun anlatana kadar kısa kesmeyi tercih ettiği için yalan söylemişti.Aslında yalanı hiç sevmezdi ama bunlar beyaz yalanlardı değil mi? O bu yalanı söylerken garson ateş viskisini getirmiş hatta onun bardağını da yenisiyle değiştirmişti. Arkadaşına oranla gerçekten çok hızlıydı. Diana yeni biranın da köpüklerini içerken müzik değişmiş daha da hızlanmıştı.

Nines bu karşılaşmayı kendince iyiye yoruyordu. Çünkü okulda hep aynı ortamlarda olmalarına rağmen pek fazla muhabbetleri olmamış hatta selamlaşmadan öteye gitmemişlerdi. Diana sadece tanıdıktı. Belki de bu yüzden Hogwarts' a alışamamıştı ya. Ralph, Tiff ve bir kaç profesör dışında öyle yakın olduğu kimse yoktu. Bu yüzden de çoğu şey ilgisini cezbedemiyordu. Bunun kabahati belki de kendisindeydi. Quidditch' in yerini hiç birşeyin alamayacağını bildiği için soyut tuttutmuştu herşeyden kendini. Lanet okuyarak gözlerini devirdi. Belki buraya adım attığından beri bunları trilyonuncu değişiydi fakat düşünmemeliydi(!)

Kendini başka her hangi bir şey düşünmemeye zorlayarak Diana' yı dinledi. Ve açıkçası da O' nun dediklerine şaşırmıştı. Gerçi şaşırması saçmaydı. Kadın tek başına geldiğini söylüyordu sadece aynı kendisi gibi? Fakat O erkekti. Gider biriyle takılırdı. En azından buraya girdiğinde tanıdık birinin çıkacağına emindi. Ama O? O sözlerini tamamlarken dinliyordu. Açıklamadan sonra pek bir soru işareti kalmamıştı zaten. Yinede kafamı dağıtmak için kısmına takılmıştı aklı. Herhalde bir sorunu vardı bu konuyu deşmese çok daha iyi olacaktı. Yutkunup şimdi ne demesi gerektiğini ölçtü, tarttı. Hem o esnada gelen içkilerde herşeye tuz biber olmuştu. Çalışan genç büyücü daha başka bir istekleri vavr mı diye onlara bakarken Nines gidebilmesi için onu başıyla onayladı. Gitmesinin ardındanaralarında oluşan sessizliği yoketme amaçlı da pisti göstererek;

"Yarısından çoğu öğrenci, eh tabi okul açılmadan önce iyice bir eğlenelim diyorlardır." dedi ilk olarak sonra kısa bir duraksamanın ardından "Benim için zor bir sene olacak." diye ekleme gereği duydu ama ses tonunda ne şikayet ne de yakınma vardı. O memnundu. Hatta müdürün O' na yolladığı listedeki öğrenci kalabalığı oldukça hoşuna gitmişti bile. Ne kadar çok o kadar eğlence.

Diana iyice ortama ayak uydurmaya başlamıştı. Çok rahat ve özgür hissediyordu kendini. Bir yandan müziğin ritmine ayak uydururken bir yandan da içkisinden yudumluyordu. Küçük bir an içinde bir ses şöyle bağırdı; " Heyy Diana kendine gel daha fazla içmemelisin " Bu ses nedense biraz uzaklardan geliyordu, Diana onu neredeyse duyamıyordu, belki de duymak istemiyordu. Ayrıca içinden gelen bir başka ses de daha sesli bir şekilde; " Bu gece bırak herşeyi akışına, önemli olan eğlenmek değil mi, eğlen gitsin " Diyordu ve bu ses diğerinin on katı derecedeydi. Diana bütün sesleri susturup gerçek hayata döndüğünde Nines'in de hiç konuşmadığını farketti. Acaba onunda mı aklında sesler konuşuyor diye aklından komikçe bir düşünce geçti, ve içinden bu haline güldü.

Elindeki bardağı bar masasına bırakıp öğrencilerinin kendinden geçmelerini seyrederken Nines:

"Yarısından çoğu öğrenci, eh tabi okul açılmadan önce iyice bir eğlenelim diyorlardır."

Diana gülümserken o an onlara acıdı. Kısa bir süre sonra okulları başlayacaktı.Dersler, ödevler, sınavlar bunlar hayatı yaşanmaz kılan sıkıcı şeylerdi, tabi bunu yapmayı gerçekten seviyorsan farklı. Nines bir süre duraksayıp sözüne devam etti.

"Benim için zor bir sene olacak."

Dedi.Diana sihir tarihini çok seviyordu, gerçekten çok. Ama bu ders genellikle sevilmeyen, sıkıcı görülen bir dersti, ama dersine girmiş olanlar öyle düşünmezdi.Geçen gün parkta kardeşini gezdirmeye gelen kız geldi aklına. O da henüz dersine girmediği için kibarca seçemeyeceğini anlatmaya çalışmıştı. Diana o olayı hatırlayınca tekrar gülümsedi. Sihir tarihi onu yormuyordu. Zaten az öğrencisi olduğu içinde fazla yorulmaya fırsatı olmuyordu.

"Benim için her zaman ki gibi kolay olucak sanırım -gülümseyerek- biliyorsun ki Sihir Tarihi Profesörü'yüm"

Dedi. Canı acayip dans etmek istemişti bir anda ama uçuş profesörünün yanında birazcık utanıyordu sanki. Çünkü o hep dışarıdan sert ve fazla konuşmayan bir tip gibi görünüyordu. Diana aslında onun çok iyi bir arkadaş olabileceğine inansa da yinede birazcık kendinden geçip dans etmeye cesareti kendinde bulamamıştı.