Çiğdem | Bitmeyen Güz

***
Efkarın ve yalnızlığın biricik adresidir.
Büyük parti alanının her bir köşesi buradan görünebilir ama pek göze
batmayan bir yerdir. Büyük bir bar olmasına rağmen pek fazla iskemlesi
yoktur. Dans pistinden uzak, müzik sesinin daha düşük olduğu yer
dedikodu için ise birebirdir.

Derin göğüs dekoltesine sahip nar çiçeği rengindeki elbisesi kesinlikle göz alıcıydı. Ama istediği tek göz Ewan'a ait olanlardı. Yanında en az kendisi kadar ihtişamlı Cless ile içeri girdiklerindeyse buradan etkilenmemek tamamen olasılıksızdı. Üstün bir zevkin üstüne başarı eseri olan salon karşısında zaten her zaman beğendiği Effie ve Odille'i içtenlikle takdir etti ama en yakın arkadaşının bu içtenliğe ortak olmadığına emindi. Bernard'ın eski sevgilisi olan bir kızı takdir etmek nasıl Bayan Hyxest'den beklenebilirdi ki?
Lame rengindeki yüksek topuklu ayakkabıları parlak zemin üzerinde ritmik sesler çıkarırken nereye geçecekleri konusunda tamamen kararsızdı. Ewan'ı seçemeyen gözleri tamamiyle rotasız kalmıştı gösterişli salonda. Çocuk neredeyse orada olmaya o kadar alışıktı ki bir yere gitme kararı vermek şimdi uzak geliyordu. Cless'in gözleri ise beklendiği gibi Qaph ile aynı periyot hızına sahipti. Gördüklerine selam vererek ilerlerken görmeyi umduğu ortalıklarda yoktu. Bunun üzerine her yeri görebileceği bir alan seçmenin doğru karar olacağı izlenimini yakaladı. Peki o yer neredeydi?
Kısa bir süre olduğu yerde kaldı, Cless'de kendisine uymuştu. Sonunda ortaklaşa verilen bir kararla küçük barlardan birinin iskemlelerie göz diktiler. Masa için henüz erkendi onlara göre. Belki bir ya da iki saat sonra. Uzun bir danstan sonra...
Yerleşmeleri ise Qaph'ın gözlerinin Bernard'ı yakalaması bir olmuştu.

"Hey Cless, büyük bara bak. Saat sekiz yönünde. Emin ol ilgini çekecek bir şeyler bulacaksın."

Sözlerinin sonunda hafiften kıkırdayarak kızın yüzündeki tepkileri görmek için gözlerini kıstı. Müzik seçimi oldukça iyi olan parti adına emindi ki uzun bir süre uzunca konuşulacaktı. Burada elde ettikleri dedikodular ise altın niteliğindeydi. Ezik April'ın Effie'nin her hareketine tapmasını şimdi az çok anlayabiliyordu fakat şöyle bir gerçek vardı ki eğer Cless ile Qaph'da bir parti düzenleyecek olsa en az bu mükemmellikte olurdu, en az.

Müziğin ritmini derinlerinde hissedebiliyordu sanki. Kalabalığın arasından avına doğru ilerlerken attığı her adımda biraz daha arzuluyordu onu yorgun bedenini sersemleten içkinin de etkisiyle. Dudaklarına çekici bir gülümseme yerleştirirken elindeki içki kadehini yol üzerindeki masalardan birine bırakıp kızın oturduğu bara doğru ilerledi ağır adımlar eşliğinde. Vardığında ne söyleyeceğine dair bir fikir oluşturmamıştı henüz zihninde fakat gerek de yoktu işin gerçeğinde. Sonuç olarak O da diğerleri gibiydi, şüphesiz Ewan' ın tek bir bakışıyla dönüp dudaklarına yapışacak ya da daha rahat bir yere gitmek isteyip istemediğine dair tatlı bir teklifte bulunacaktı. Tatlı. Ne kadar tatlı olacağını tahmin etmek zordu ancak tatmin edici olacağından kuşkusu yoktu genç adamın.

Önündeki içkinin son yudumlarını içip boş bardağı barmene doğru iten genç kızın kahkahasını bölercesine elini omzuna koydu Ewan birkaç saniye sonra bara ulaşıp arkasından yaklaştığında. Çarpıcı elbisesinin açıkta bıraktığı teni sımsıcaktı ve parmaklarını yakmıştı adeta, herşeyin iyi gittiğini düşünen genç adam yüzünde sinsi bir ifade ve dudaklarında birini etkilemek istediğinde kullandığı seksi ses tonu ile kulağına doğru eğilip fısıldadı olağanüstü cezbediciliğini kullanır hâlde ve genç kızın nabzının hızlandığını hissederken parmaklarını omzundan aşağı, bileklerine doğru indirdi dikkatlice.

"Bekleniliyor muyum sence de?"

Qaph cümlesini bitirir bitirmez Cless komut almışcasına gitmişti yanından. Güzel kızın arkasından eğlenerek izleme işi ise kendisine kalmıştı elbette. Yalnız kalan Qaph, yerleştiği bar iskelesinde yön değiştirerek sırtını balo salonuna döndü ve barmenden bir adet zencefilli kaymak birası istedi. Ewan’ı aramaktan ise vazgeçmişti artık, büyük ihtimal kalabalık arkadaş gruplarından birinde kahkahalarla geçiriyordu parti zamanını. Ya da bir kız ileydi. Kim bilir? Birini çok severken O’nun tarafından farkında olunmamak artık eskisi kadar ağır gelmiyordu küçük bedeni için. Bazen göz göze geldiklerinde çocuk gelip kızdan aşk dilenmiş gibi mutlu oluyor, geceleri hayaliyle uyuyordu. Ve ilginç kısmı cidden O'nun bulunduğu saf düşlerle mutluydu O. Adı bile içini fazlasıyla ısıtıyordu Qaph’ın. Ewan.
Barmenin önüne bıraktığı kaymak birasından büyük bir yudum aldı. Yine O’nu düşündüğünden, içinde yananları soğutacak her şeye ihtiyacı vardı sonuçta. Yanında oturanların sohbetlerini çok net duyduğundan, istemeden kulak misafiri olmuştu şimdi. İki kızın Pernell Gawen Allison hakkında giriştikleri kavga Qaph’ın kahkaha atmasına neden olmuştu işte. Kızlar yakışıklı beşinci sınıfın kendilerine aşık olduğu hakkında kavga ederken O omzunda bir sıcaklık hissetti. Kızın ne olduğuna dair düşünmesine fırsat tanınmadan tatlı bir soluk ilişti yakınlarına. Ve cezp edici sözler işitti kulakları. Ama bunlar sadece kızdırmıştı kendisini. Beklemek? Tek bir ismi beklerdi O hayatının sonuna kadar. Kim Ewan’ın dengi görebilirdi kendini ki? Sinirle döndü yerinde. Düşünmeden söze girişmeye hazırlanırken gördüğü manzara kanını dondurmuştu. Ewan.

“Wrasfield?”

Kendi yüzündeki anlam veremeyen ifade aslında bir çok soru soruyordu. Çocuk, demek öğrenmişti ve buraya kendisiyle dalga geçmeye gelmişti. Başka ne olabilirdi ki? Nar çiçeği elbisesinin göğüs dekoltesini dengeleyen ipek kurdelaya gitti eli istemsizce. Cless’in yanında olmasını diledi tüm kalbiyle.
O’nunla hiç bu kadar yakın olmamıştı. O’nunla hiç konuşmamıştı, bu ana kadar.

Kendisine çevrilen yüzdeki ani ifade değişikliği genç adamın kahkahalarla gülmesine sebep olmuştu. Çekici bakışlarının eşliğinde karşısındaki güzellikten bir nefes uzaklığında durmuş bileğine sardığı parmaklarıyla hızlanan nabzını hissederken gözlerini kısmış doğru zamanı bekliyordu sabretmeyi bilen birinin ifadesiyle. Genç kızın karamel rengi buklelerinin döküldüğü çıplak omuzları dudaklarında belirsiz bir sızlamaya sebep olmuştu, elbisesinin vücudunu gizleyen kısmında tuttukları -artık ne kadarını gizliyorsa- ondan ufak bir el hareketiyle çözebileceği bir kurdele uzaklığındalardı yalnızca. Arzuları içinde bir yerlerde doruklara ulaşırlarken öne doğru eğildi yavaşça ve gülümsemesi dudaklarındaki davetkâr tavırları daha da etkileyici hâle getirirken yalnızca ismini bile bilmediği genç kızın duyabileceği yükseklikte bir sesle mırıldandı sözde içten gelen bir tınıyla.

"Sorumun cevabının bu olduğunu sanmıyorum."

Karşısındakiyle oynamak hoşuna gidiyor gibiydi, genç kızın inip kalkan göğsünü gördükçe içinde tarifsiz bir haz oluşuyordu. Zavallıcık, kim bilir ne kadar da heyecanlıydı O'nun zihnindekilerden haberdar değilken. Kim bilir o an içinden neler geçiriyor, bu geceden neler umuyordu. Aslında ne umduğunu bilmiyor değildi genç adam, merak ettiği tek şey nerde olacaklarıydı. Eskiden beri kural değişmemişti hiç, O avını seçip yaklaşırdı, sonrasında avlanmasına gerek bile kalmazdı; ne de olsa kimin gözlerine baksa onun olmaya hazır bakışlarla karşılaşırdı hep. Yine öyle olacaktı.