Chase o gece, karşısındaki pencereyi döven yağmura inat içini ısıtacak birkaç bardak votka içmek istedi. Aslında ne içkiye dayanıklı biriydi, ne de içmek için bir sebebi vardı. Zaten arada kaçamak yapmaktan kime ne zarar gelecekti? Bulunduğu yer kaynağı belli olmayan bir enerjiyle ısıtılıyordu. Yüksek müzik sesine ve ilgisini çekmeyen insanlara rağmen hissizlik, omuzlarındaki yükün bilincini azaltıyordu. Bakışlarını, servis yaparken iri göğüslerini neredeyse müşterisinin yüzüne çarpacak olan esmer garsonda uzaklaştırıp, mekanın duvar kağıtlarındaki şekillere çevirdi. Hafif loş aydınlatmanın pek çok şeyi örtmek için ayarlandığının farkındaydı ve bu onun da işine geliyordu. Bu kalabalık kadar, özel odalar da doluysa oldukça gözde bir mekân olmalıydı. Mekânın sahibini görünce çalışan seçimine bir anlam verebildi. Genç patron yakışıklı yüzünü göstermek istercesine yürüyordu. İlginin oraya yöneldiği sırada bir an özel odalardan birine giren adamın, Lee’nin kocası Winchester olduğunu sandı.Sadece yarım saniyelik bir görüntüolduğu için gerçek de olabilirdi, halüsinasyon da. Sadece birkaç saniye sonra ise içeri sarışın, çok hoş bir garson girdi –garsonun girdiğini gerçekten gördü. Eğer gerçekten Winchester buradaysa –hem de bu saatte-, Lee kocasını –bu kelimeden nefret etse de gerçek buydu.- nasıl bırakmıştı? Hem de böyle bir yere? Lee gibi kıskanç ve genç bir kadın asla kocasını elini sallasan bir göğüs ya da kalçaya gelen bir yere gecenin bir vakti göndermezdi. ‘ Çapkınlık için yanlış zamanlama Winchester! ’ Chase onu çağırsın diye gediğinden beri Chase’i gözetleyen kumral garsonu eliyle çağırdı. Dünden razı genç cadı kalçalarını sallaya sallaya –nasıl bu kadar sallayabildiğini Chase de anlamamıştı - yanında bitiverdi. Chase hemen kısık sözle lafa girdi. “Ben Chase, buraya ilk defa geliyorum ve senden özel bir şey isteyeceğim.” Kız, müzik sesinden duyamıyormuş gibi Chase’e yaklaştı. Chase’in oturduğu iskemlenin yanına diz çöküp ona döndü. Kısa eteğini gösterip kışkırtmak için sırtını az önce servis yaptığı sarışın gence dönerken Chase gözlerini devirdi. Pozisyonunu ayarladıktan sonra tiz sesiyle konuştu: “Ben de Catherine*. Sana ne verebilirim Chase?” İçinden ‘ O cümle, *Ne arzu edersiniz değil miydi?*’ diye geçirse de kızın sesinin tonunu ve vurgularını umursamamaya çalışarak cevapladı: “Senden özel odalardan birinde kimin bulunduğunu öğrenmeni istiyorum." Chase, kızın bunu öylece yapmayacağını bildiği için elini cebine atıpbirkaç galleon aldı. “Bu bilginin senin için yeterli olduğuna emin misin?” dedi kız davetkar bir gülüşle. Chase elindekini görünmeden Catherine’e uzattı ve eliyle odayı gösterdi. Kız itaat ederek –az önce dikkatini çektiği sarışın genci süzmeyi ve kalçalarını savurmayı ihmal etmeden- odaya doğru ilerledi. Önce bir dedektif ya da casus edasıyla etrafı kolaçan etti. Ardından yavaşça kapıyı aralayıp 2 saniyeden daha az süre baktı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi, gittiği şekilde Chase’in yanına döndü ve masaya oturup ona döndü. “İçeride genç bir adam var, sanırım Tashi’yi özel olarak istemiş. Uzun boylu, açık tenli, koyu kahve saçları, sivri dişleri var. Burada daha önce görmedim onu.” Chase, bir bakışta kızın gördüklerine hayret edemeden duramadı. Catherine’in tarif ettiği adam Winchester olmalıydı. Tashi de kimdi o zaman? Merakını soruya öevirdi: “Tashi kim?” Kızın cevabı çok gecikmedi. “Gözde garsonlardan biri, sarışın ve renkli gözlü bir cadı. Bana göre pek de hoş sayılmaz ama herkes ona bayılıyor nedense.”Catherine’in kıskançlık dolu tınısı Chase’in hoşuna gitti ama renk vermeyip konuya döndü. Evli bir adam neden kendine özellikle çekici bir garson tahsis etsin? Catherine Chase’in aklını okumuş gibi cevapladı. “Herkes Tashi’yi aynı sebepten ister. Ama emin ol ben seni daha çok memnun ederim. En iyi odalardan biri boş ve en iyi garsonlardan biri de öyle. İkisi de işini çok iyi yapar, ister misin?” Chase Catherine’i başından savmak için hemen harekete geçti. “Belki başka bir gece.” Catherine’in uzun bacaklarının kıskacından kendini zor kurtardı. Hesabı masaya bıraktı ve öğrendiklerinin sarsıntısının yanında hiç kalan sağnak yağmurun altına attı kendini. Lee’ye bunu söyleyecek miydi? Bunun basit bir soru olmadığını ve onu sabahlatacağını önceden biliyordu.
*NPC